Yazışmalığa ilk yazmaya başladığım günlerde buradaki bütün iletileri okuyarak bir takım iletilere "
hadi canım, bu nasıl olacakmış" démiştim. Örñeğin aşağıda alıntıladığım ileti için "
Bunca Türkçe türü varken néte nasıl olacakmış ki bu, imkansıza yakın" déyordum.
Oktay D. yazdı:Bu arada, şu getiriyi atlmayalım:
Temirbek'iñ ve fankibiber'le benim önerimiz, ortak Türk dili için de yararlı bir öneridir. Çünkü Orkun'daki biçime aşırı beñzeyen Yenisey damgaları söz konusu olduğu için, Oğuzca dönüşümlerden habersiz, zaman makinesiyle bu çağa getirilmiş bir Gök Türk yurttaşı gelip yazılanı okusa, yiñe Eski Türkçe seslendirmeyle okuyacaktır. Eğer Kazak, Kırgız veya Uygur, Özbek için de beñzer mantıkla bir düzen yapılırsa (ki çok farklı olmayacak), bu kez kendisi farkı añlamayacaktır bile, sanki Kazakça/Kırgızca/Uygurca/Özbekçe yazılmış bir metni okuyormuş gibi okuyacaktır ancak sözcükleriñ farklı seçildiğini görecektir (o da Oğuzca ile diğerleri arasındaki söz dağarcığı farkıdır).
Ancak şuan tam tersini düşündüğümü bélitmeliyim. Meğer çok kolaymış. Japonca öğrenmeye başlayınca añladım bunuñ néte olacağını.
Bilmeyen varsa Japonca eklemeli bir dil, Çince ise déğil. Yalñızca Çince bilen bir kişi Japonlarıñ hiragana ve katakana damgalarını añlamaz. Japonlar da sözcük köklerinde
kanji Çin damgası kullanırken eklerde kendi türettiği damgaları kullanır. Bu durum bir Çinliniñ okurken Japonca tümceniñ néyden söz éttiğini añlamasını sağlar, ancak añlamı kesinleştiremez. Yine de Korece'ye göre añlaşma oranı kat kat artmış olur. Yazıdaki küçük bir añlaşma ayrı ayrı dil ailelerinden olmalarına karşın, yapıca çok ayrı olmalarına karşın yazı da büyük bir añlaşma kolaylığı sağlar.
Peki biz né yapacağız? Örñeğin, Moğollar bu alfabeyi kullanmak isteseydi iki ulusta bugün ölmüş olan "ny" sesini yéñi kuşaklara öğretecekti. Türkler "y" olarak Moğollar "n" olarak. Böylece başka yerlerde "ay" ve "ey" damgaları kullanılsa da dilimizde "ny" sesinden gelerek "y" olmuş sesler için "ny" damgası kullanacaktık, soñraki kuşaklar bunu yalñızca "y" sesi olarak bilecekti. Öğrenmeyi isteyen kişi bir bilgi daha öğrenir, kaçınmaz; öğrenmeyi istemeyen kişi ise "
orada öyle burada böyle yazıyoruz işte, nédenini né bileyim ben" dér géçer, ny ve ay-ey damgalarınıñ ayrı yazılmasınıñ né añlamı olduğunu bilmeden yaşar gider.

- fotoğraf.jpg (6.86 KiB) 2858 kéz görüntülendi
Görüntüde gördüğünüz gibi yazılış aynı okunuş başka. (Türkçedeki r > z döñüşümünü göz ardı édiniz.) Kaldı ki Moğollarıñ bu
damgalığı Damgalık: alfabe kullanacağını sanmıyorum. Onlar bu damgaları géçmişte kullanmamış diye biliyorum. Yalñızca bazı sözcüklerimiz Moğolca ile aynı kökten türemiştir, "ny" sesi iki dilde de yaşarken Türkçede "y" Moğolcada "n" olmuştur. ("Né?" soru sözcüğü dışında) Bu kuralı baz alarak bir örñek vérdim. (Zaten Orhun Yazıtlarında
nyür olarak déğil
yüz olarak géçer.) r > z döñüşümünden dolayı iki dil uzak kalıyor ancak Moğolca ve Türkçe bile bu déñli birbirine yaklaştırılabiliyorken Türkçeniñ kendi lehçeleri néredeyse birbiriniñ aynısı olur. Tutarlı değişimleri bir kurala bağlamak kolay, Türkçeniñ çoğunluğu tutarlıdır, çözmemiz géreken tutarsız değişimler.
Bu durum bizim
ñ geñizcil n ve
é Kapalı e seslerini yazıda göstermek istememizle aynı
néñ şéy , 29 damga kullanıyorken de durum aynı olacak 31 damga kullanıyorken de. Bugün kaç kişi dilimizde "ğ" sesiniñ olmadığını biliyor ki, yarın da ñ ve é için durum aynı olacak, az kişi bilecek ancak bizim diğer Türklerle daha çok añlaşmamızı sağlayacak. Bu nédenle zorluk çıkarsa da bunu istiyoruz. Bence ortak yazımı da istemeliyiz, dénemeye değmez mi? Néte yapacağız né édeceğiz déğil, olay çok basit. 2 tür Türkçe mi var? Göktürk yazıtlarınıñ 2 türlü
okunuş kuralı belirlenecek, bu kurallar
yazın ölçünü olarak benimsenecek. 10 tür Türkçe varsa 10, 20 tür Türkçe varsa 20. Ancak koñuşucu sayısı çok olan Türkçelere göre ölçünler oluşturup çévresindeki sayıca az olan öbekler bunlara uyarsa çok daha kolay olur. Örñeğin (bence) Türkiye - Azerbaycan yazı dili ortaklamasına Gagavuzlar, Kıbrıs, Irak, İran ve Türkmenistan Türkleri uymalıdır. Yoksa uyumsuzluk olasılığı artıyor. Belki böyle olmadan da uyum sağlanabilir, emin déğilim.
Bunuñ yapılabileceğine soñuna dek inanıyorum. Bunuñ eñ doğrusu olacağını biliyorum. Bu olursa çévirisiz Göktürk yazıtlarını da añlarız birbirimiziñ yazdıklarını da. Yalñızca üzerine çok çalışma istiyor. Birazcık fazladan kural ortaya çıktı diye bundan caymamız doğru olmaz. Ne déñli uğraşırsak uğraşalım yazı düzenimizi Japonca, Çince düzeyinde zor yapamayız. Ancak görüyoruz ki adamlar eğitimde teknolojide dur durak bilmiyor, bunları öğrenmeye, gelişmeye engel olarak görmüyor.
Öte yañdan bugüne dek öñerdiğimiz çağdaş yazı düzenini de destekliyorum. O yapılmasaydı damgalar bu déñli yaygınlaşmazdı çünkü añlaşılmazdı. Türk Dili Dérneğinden öñce zaten herkes o damgalarıñ hangi sesi vérdiğini añlatmaya koyulmuştu bile, kimse bizi añlamaz, "
né diyo ya bunlar" déyip geçerdi, ya
néñ hiç öğretmeyecektik yada böyle öğretecektik. Zaten yazılmayan ünlüler ulusuñ usunu yétérince kurcalıyorken bu dédiklerimiñ yapılması zor, oraya géçemeyiz bile. Ancak bu damgalar yéñi okuma yazmayı öğrenen birisine yukarıda añlattığım gibi öğretilirse néñ yadırgamaz, öğrenip géçer, nédenini sorgulayıp sorgulamamak kendine kalmış.
Birde "u-o" ve "ü-ö" sesleriniñ épéy ayrıştığını ve bunlarıñ ayrı damgalarla gösterilmemesiniñ sorun olacağını düşünüyorum. Çağdaş düzende kullandığımız o ve ö damgalarını kullanmayı sürdürmeliyiz.
Soñuç olarak: ben damgalarıñ kullanımınıñ böyle olması gérektiğine inanıyorum. Ancak bu kurallara şuan déğil, Göktürk damgalığınıñ resmi damgalığımız olması durumunda bu kurallara géçmemiz gérektiğini düşünüyorum. Bugüne dek yaptıklarımız boşaydı añlamı çıkmasın burada, dédiğim gibi, bu yapılmasaydı bu déñli yayılmaz, sévilmez, tutmazdı, kişiler okunuşları karıştırdığı anda sıkılıp yazmayı bırakırdı. Belki bende bırakmıştım çoktan, ancak öñerilen düzeni kullandıktan soñra yukarıda söz éttiğim(yazışmalıkta daha öñce öñerilmiş olan) düzeni onaylayıp benimsemem çok daha kolay oldu.